Skip to content

Beşiktaş Meydanı’nda Bir Hareket Ritüeli

 iDANS’ın beşincisi kapsamında yer alan kamusal alan performanslarından biri dünyaca ünlü koreograf Wim Vandekeybus’un topluluğu Ultima Vez’in dansçılarından Thomas Staeyert ve Raul Maia’nın “mistik dansları”  Sam Hogue ve Augustus Benjamin’in Balesi. Beşiktaş Barbaros Meydanı’nı prova mekânları olarak ilân eden ikili halkı özgün hareket dillerinin yaratım sürecini paylaşmaya davet ediyor. Sanatçılar bedenlerin birbirleriyle her hangi bir sembolik referans vermeksizin nasıl iletişim sağlayabileceğini araştıran bir hareket dağarcığına dayanan projeleri hakkında Gurur Ertem ile söyleşti.

G.E: Proje sunum metninizde Sam Hogue ve Augustus Benjamin Balesi’nin “temsilî olmayan bir kinetik hareket sistemi” üzerine temellendiğini okuyoruz. Bu ifadeyle tam olarak neyi kastediyorsunuz?

Thomas and Raul: Temsilî olmayan kinetik bir hareket sistemi dansçılar arasında sistematik bir biçimde gerçekleşen hareket alış verişinin performatif bir ritüeli demek. Bunu bir sistem kılan, sürekli olarak paylaşılan ve diğer performansçıya bağlı olan kinetik bilgi alış verişi. Neredeyse her hareket ya da en azından her hareketin belli özellikleri diğer dansçının hareketlerine bağlı. Bu algılama ve karşılık verme süreci tüm performans boyunca gerçek zamanda meydana geldiğinden sistemik bir gerçekliğe dönüşüyor. Burada “kinetik”, basitçe, işleme koyduğumuz ve cevap verdiğimiz şeyin hareket olduğu anlamına geliyor. Alış verişiminizin temel cismi hareket demek oluyor. Temsilî olmayan hareketler de performans esnasındaki odak noktamız. Hareketin dışarıdan nasıl okunabileceğiyle ilgilenmiyoruz. Önceden belirlenmiş bir fikir ya da anlam ifade etmeye çalışmıyoruz. Söze getirilemeyecek olanı duyumlamaya ve buna cevap vermeye odaklanıyoruz; kafamızda adlandırabileceğimiz ya da canlandırabileceğimiz bir şeyi resmetmeye çalışmıyoruz. Yalnızca olasılıkları sunuyoruz; anlamı seyircinin yaratmasından hoşlanıyoruz.  Bu seyirciyle aramızda bir çeşit takım işi oluşturuyor.

Diyorsunuz ki, dansınız hem bir sahne yapıtı hem de mekâna odaklı bir kamusal alan performansı olarak icra edilebiliyor. Bu farklı algılama ve teatrallik parametreleri arasındaki mesafeyi nasıl kat ediyorsunuz?

Performansımız hem sahnede hem de kamusal alanda gerçekleşebiliyor çünkü oluşturduğumuz sistem herhangi bir anlam ya da bağlama endeksli değil. Anlam insanların yaptığımıza tanıklıklarıyla ve reaksiyonlarıyla oluşuyor. Önceden belirlenen bir anlamın tercümesi olmayan fakat farklı kullanım ve uygulama alanları olak bir sistemin oluşturucularyız biz.

Farklı alanlarda ilginin parametrelerinin apayrı olduğu çok doğru. İnsanların oyunu nasıl algıladığını da tamamen değiştiriyor bu farklı bağlamlar. Bu bizim için çok heyecan verici bir şey. Tiyatro biraz daha kapalı ve mühürlü bir yer çünkü gerçekliği hiç olmadığı gibi yeni baştan hep beraber tanımlıyoruz burada; sanatçılar ve seyirci arasındaki bu duruma dair özel bir sözleşme buna olanak veriyor. Ama sokakta, gerçek dünyada, normalde hiç tiyatroya gitmeyecek bir seyirci ile daha önceden belirlenmiş bir anlaşmanın ötesinde iletişime geçme şansımız oluyor ve bizim de daha önceden hiç tanımadığımız ve deneyimlemediğimiz bir algılama ve iletişim safhasına geçiliyor. Şans ve önceden kontrol edemeyeceğimiz pek çok öğeyle alış verişe geçebiliyoruz – hem kendi aramızda hem de seyirciyle.  Kontrol edemediğimiz, tahmin edemeyeceğimiz şeylerle karşılaşmak bizim için çok önemli. Bir yandan festivalleri takip eden, çağdaş dans izleyicisi olan,  zaten bir şekilde dans dünyasıyla alakası olan insanlar var. Bunun ötesinde bir seyirci hayal etmek ve kamusal alanlarda yolları bizimle kesişecek olan insanları düşlemek –  bir performansı başından sonuna izlemeseler ya da anlamasalar bile – gerçekliği farklı şekilde işlememizi sağlıyor.

Çok özel bir trafik noktası olan Beşiktaş Barbaros Meydanı’nı ne ölçüde performansınıza entegre ediyorsunuz? Burayı prova mekânınız olarak ilân etmeden önce herhangi bir ön çalışma yapma fırsatı buldunuz mu?

Meydanla nasıl özel bir ilişkiye geçeceğimize orada karar veriyoruz ve olasılıkları, görünürlük koşullarını, mekânın o andaki şiirselliğini, fiziksel özelliklerini değerlendiriyoruz. Bunlar bize zamansal ve mekânsal olarak neler yapabileceğimizi bildiriyor. Fakat açıkçası şunu söyleyebiliriz ki şu ana kadar mekânların tarihçesi veya diğer göndermeleri üzerine çalışmamayı tercih ettik. Bunlar işimizin temel odak noktaları değil çünkü. Yaptığımız çalışmaya yorumlanma tarafından bakmıyoruz, işimizi referanslara ve göndermelere dayanan bilgiler üzerine temellendirmiyoruz.

No comments yet

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: