Biçimlendirme ve Biçimsizleştirme: muhafaza-şekillendirme-dönüşüm

Damla Ekin Tokel
20 Ekim akşamı, iDANS’la dolu yorucu bir günün ardından, sabahki “Çağdaş Dans Eğitiminde Alternatif Pedagojiler ve Modeller” toplantısında üretilen söylemler hakkında kafası karışık, tartışmaların nereye vardığını sorgulamaya devam eden katılımcılardan, Amsterdam’daki School of New Dance Development’ın artistik direktörü Gabriel Smeets sohbet sırasında bir soru yöneltti: “Peki, bugün ne oldu?” Avrupa’nın çeşitli eğitim kurumlarının yöneticileri ve İstanbul dans ve tiyatro alanından çok sayıda eğitimcinin bir daire etrafında oturup konuştuklarını değil de, o sırada dönüşen, harekete geçen bir şey olup olmadığını bulmaya çalışan endişeli bir soruydu bu. Eğitimi ve alternatifleri tartışmaya dahi gösterilen direncin, yeni sorular üretme fırsatını hazır cevaplarla baltalayışın sonucu haklı bir endişeydi bu. Yine de, belki iyi niyet ve umut gözlüklerini de takıp, yakınımızdaki dans camiasının savunma refleksini bir şeylerin sarsıldığı ve muhafazaların bir nebze aşındırıldığı şeklinde yorumlamak mümkün.
Niyetler:
Toplantının çerçevesini sunan “Eğitmenleri Eğitmek” programı, Jardin d’Europe Ağı’nın tasarlayıp, çeşitli ortak düzenleyicilerle çeşitli şehirlerde 2009’dan beri uyguladığı bir buluşmalar, atölyeler ve aktiviteler dizisi. Eğitim konusunu tartışmaya açan girişim, alanı yapım, ürün, yazınla sınırlandırmayıp eğitimi de mesele edinen, ihtiyaçlara ve arayış gereksinimine işaret eden ve bu yönüyle çağdaş dansın kendi üstüne düşünen ve özeleştirel yapısıyla el ele giden bir hareket. Çağdaş dans sahnesini bir yandan gösterimlerle zenginleştirilip, bir yandan Kritik Çaba oturumlarında performans sanatları yazımı ve teorisi üstüne kafa yorulması için imkan sağlayan iDANS’ın bu yıl ilk kez “Eğitmenleri Eğitmek” projesinin İstanbul ayağı olarak düzenlediği toplantı, İstanbul’da da eğitimi çağdaş dansın organik bir parçası olarak düşünmeye ve tartışmaya yönelik bir alan önermiş oldu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ünivesitesi Çağdaş Dans Anasanat Dalı’nın Bomonti Kampüsü’ndeki alanında yapılan toplantı, yararlanmak ve aşmak için kullanılabilecek deneyim paylaşımını sağlarken, ev sahibi kurumun eğitim modeline odaklanan temel sorusuyla da arayış gerekliliğini vurguluyordu.
Alternatif Deneyimler:
Saat 11’de başlayan toplantının ilk kısmında Avrupa’da öne çıkan çeşitli sanat eğitimi kurumlarından yöneticiler sorunları, eksiklikleri ve açıklarıyla beraber yürürlükteki programlarının hedef, yaklaşım ve uygulaması hakkında genel bilgiler verdiler. Bu kapsamda Hollanda’dan School of New Dance Development Artistik Direktörü
Grabriel Smeets ve DasArts Tiyatro Master Programı Yönetici Direktörü Barbara Van Lindt, Almanya’dan Hochschulübergreifendes Zentrum Tanz Berlin/ Universität der Künste Berlin Yönetici Direktörü Eva-Maria Hoerster, İsveç’ten University of Dance Stockholm Koreografi Yüksek Lisans Programı Direktörü Mårten Spångberg ve Belçika’dan Araştırma Ayağı ve Départs Ağı Koordinatörü Steven De Belder sorular ve tartışmalarla ilerleyen bir yapı içerişinde dans eğitiminde oldukça çeşitli bir içerik ve yöntem yelpazesi sunmuş oldular. Bu bölümde sunulan tüm içerikleri ortaya koymak yerine alternatif oluşturma açısından öne çıkan bazı önerilere odaklanmak mümkün.
Bu bağlamda Van Lindt’in çeşitlilik öğesi ekseninde tanıttığı DasArts programı kayda değer bir örnek teşkil ediyor. Bu örnekte çeşitlilik soyut bir kavram olarak yol gösterici olmaktansa, uygulamayı belirleyen bir eğitim yaklaşımı olarak ortaya çıkıyor. Programa seçilen öğrencilerin kültürel ve disipliner altyapılarında çeşitlilik gözetilmesi, eğitimin sabit bir kadro yerine çekirdek bir yürütücüler grubu tarafından seçilen ve sürekli değişen çeşitli eğitimci ve sanatçıların önerdiği atölyeler biçiminde uygulanması, kurumun adındaki tiyatro başlığının dar anlamda belli bir disiplini işaret etmektense gösteri sanatlarında çeşitli pratikleri kapsayan bir çatı kavram olarak algılanması bu uygulamanın çeşitli yönlerini oluşturuyor. Bu çeşitliliğe dayalı yapı, Van Lindt’in “talep etmediğini elde etmek” şeklinde tanımladığı eğitim anlayışına olanak sağlıyor. Yani eğitimciler ve öğrenciler eğitimin içeriği ve işleyişine dair sorumluluğu beraber üstlenirken, her iki taraf da sürekli olarak yeni ihtiyaçlar, yeni sorular, yeni arayışlar ve yeni yöntemler üretmeye yönlendirildikleri bir yapı içine sokuluyor. Bu da, eğitimi yetkinleştirmeyi, öğrencinin belli bir ideale yönelik eksikliklerini karşılamayı amaçlayan sabit bir yapı olarak tanımlamaktansa, eğitim kavramının çeşitli şekillerde yeniden üretildiği canlı, yaratıcı ve üretken bir araç ve işleyiş olarak belirliyor.
Smeets’in SNDO’daki Koreografi Yüksek Lisans programı eksenindeki sunumunda öne çıkan öğe ise eğitimin öğretim ve uygulamaya ek olarak bu pratiklerin kendilerine karşı eleştirel yaklaşımını kapsayacak şekilde ele alınıyor oluşuydu. Bu yaklaşım, sabitlenmiş tanımlar ya da ön kabullere dayanan bir program sunmak yerine eğitimci ve koreografların dansın tanımı ya da bir koreografın neler bilmesi gerektiğine dair önermeler üretmesine olanak tanıyan bir eğitim alanı ortaya koyuyordu. Bunun yanında, stüdyo koşulları ve teknik biçimlendirmeyi öngören bir dans eğitimi yerine SNDO’nun alternatif yaklaşımlar üretmek amacıyla zaman-mekan-beden öğelerine yaklaşımı açısından görsel sanatlar veya dramaturji-anlatı-kurgu gibi öğeler için sinema ve bu sanatların eğitim programlarından yararlanıyor oluşu hem dans sanatı hem de dans eğitimi için alternatifler üretmek adına kendine has bakış açısını örneklendirmiş oldu.
Toplantıda sunulan en ayrıksı deneyimlerden bir ise Marten Spanberg’in Stockholm Dans Üniversitesi’nde uygulamış olduğu Koreografi Yüksek Lisans Programı’ydı. Spanberg öncelikle öğrencinin koreografinin ne olduğuna dair kabullerini yıkmayı amaçlayan bir nevi tersine eğitim programı ortaya koydu. Bu yaklaşımda, bilgi üretimi, alıştırma ve eğitim sistemi gibi kavramlar yerine bilgiye aracılık etme, araştırma ve duyumlar aracılığıyla belirlenmiş eğitim yapısı öne çıkıyordu. Spanberg, eğitimi eğitime ve eğitilmeye karşı bir direnç geliştirecek şekilde kurgulamanın, “sanatçı” yetiştirmek yerine onları sanatçı yapacak bireysel özelliklerini ortaya çıkaran yeni öznellikler geliştirmenin gerekliliğini savundu. Böylece var olan sanat algısı ve piyasasına yönelik zanaatçılar yetiştirmenin alternatifini, öğrencilerin bireysel özellik ve malzemesini vurgulayarak bağımsız, yaratıcı ve kendine has sanatını ve piyasasını üretebilen bireylerin gelişimine katkıda bulunmak şeklinde belirlemiş oldu.
Çözümsüzlükler:
Toplantının ikinci kısmı ise, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi bünyesindeki “modern” dans programının adının 2012-2013 eğitim döneminde “çağdaş dans” olarak değiştirilmiş olması vesilesiyle alternatif pedagojiler sorusunun somut bir örnek üzerinden tartışılabilmesi amacıyla bu kurumun programına odaklanıyordu. Bu bölümde MSGSÜ kadrosundan çok sayıda eğitimci ve İstanbul’daki diğer dans programını barındıran Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Ayrin Ersöz’le beraber çeşitli tiyatro odaklı kurumlardan birçok eğitimci söz aldı. Ancak, bu bölüm olanakları ve yeni olasılıkları düşünme alanı sunan “alternatif modeller” tartışmasını olanaksızlıklar ve çözümsüzlükler odağına çekerek, aslında tam da Türkiye’de genel olarak sanat ve eğitim muammalarının mustarip olduğu şikayet ve muhafaza etme kültürüne dikkat çekmiş oldu. Başka bir deyişle, dans eğitimi konusunda sorular üretmek yerine sorunlar dile getirildi. Üstelik bu sorunlar eğitimin içerik ve niteliğiyle kesinlikle ilgili olmayıp daha çok parasızlık, bürokrasi ve öğrencilerin “motivasyonsuzluğu” gibi konuları kapsıyordu. Ortaya çıkan tabloda eğitimcilerin bu tip işleyişle ilgili faktörler dışında uygulanmakta olan programlara dair dile getirdikleri memnuniyet, bu kişilerin eğitime dair beklenti, istek, hayal ya da arzulardan yoksun oldukları izlenimini yaratıyordu. Üstüne üstlük, dans eğitimi almak gibi meşakkatli bir işe kalkışmış öğrencilerin isteksizliğine dair yine fiziksel ve maddi açıların ötesine geçemeyen tespitler, yöremizdeki bazı eğitimcilerin sorun tespit etmedeki yetersizliklerini de ortaya koyuyordu.
Tespitler:
Toplantının sonucunda genel anlamda eğitimin ne olduğu ve nasıl algılanabileceğine dair çeşitli yaklaşımlar ortaya çıkmış oldu. Eğitimci yetiştirme yönteminin “pedagojik formasyon” olarak adlandırıldığı ülkemizde, daha en baştan “eğitmenleri eğitmek” üst başlığı konu hakkında sorular ve alternatifler üretmeye meyilli bir algıya çelişkili görünüyor olabilir. Ancak, toplantı boyunca, eğitimin öğrenciyi kabul edilmiş veya kabul dahi görmemiş bir ideal kalıba uyacak şekilde biçimlendirmekten, bütün ideal kalıpları ve kabul görmüş algıları biçimsizleştirerek öğrencide sonucu öngörülmemiş bir dönüşümü tetiklemeye uzanan bir yelpazede çok çeşitli şekillerde algılanabileceğine dair örnekler sunuldu. Bu çeşitli eğitimsel yaklaşım örnekleri arasında sanatçı yetiştirmenin sanatkar yöntemine vurgu yapan bazıları özellikle belirtmeye değer bir bakış açısı sunuyordu. Bunlardan Barbara Van Lindt’in ortaya koyduğu öğrenmenin dramatujisi yaklaşımı, eğitimde sistematik yapıyı dramaturjiyi belirleyen bir genel çatı olarak görüp içerik ve araçları çeşitlenmesi için bağımsız bırakıyordu. Gabriel Smeets’in önerdiği başka sanat disiplinlerindeki yöntemlerden yararlanma önerisi geniş bir vizyondan bakan ve beslenen bir eğitim ve sanat anlayışı sunuyordu. Marten Spanberg’in ortaya koyduğu koreografi “aracılığıyla” eğitim yaklaşımı ise yalnız kendini ve disiplini sorunsallaştırmakla kalmayıp, eğitimi sanat üretimine koşut bir süreç olarak görüp yaratıcı ve üretken yaklaşımları tetikliyordu.
Kadir Has Üniversitesi’ndeki eğitimci kimliğiyle toplantıya katılan Zeynep Günsür’ün tiyatro ve dans alanındaki öğrencilerin motivasyonunu, bu disiplinlerin üretim alanlarındaki imkanlara dayanarak yaptığı karşılaştırma da, eğitim konusunu pazarla bağlantı içinde değerlendirmenin kapısını açıyordu. Bu karşılaştırma tiyatro alanındaki üretim ve pazar canlılığının öğrencilerin motivasyon ve eğitimi araştırma aracı olarak değerlendirme çabalarını yükselttiği gözlemine dayanıyordu. Bu gözlem paylaşımı sanat eğitimi konusunun sanat üretimi alanından bağımsız olarak düşünülemeyeceği noktasına dikkat çekmesi açısından önem taşıyordu.
Ancak, eğitim ve üretim arasındaki bu ilişkiyi değerlendirirken tiyatroda olduğu gibi çoğunlukla yaratıcılık, arayış ve üretkenlikten yoksun olan bu canlılığın niteliği boyutunu da göz önünde bulundurmak gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu noktada dans eğitimi ve üretiminin soru, vizyon ve arayış eksikliği üzerinden ortak bir sorunsalda buluşmuş olduğu görülüyor. Sonuç olarak, sanat kadar eğitiminin de kendinden memnun oldukça üretkenliğini ve muhataplarını (seyirci ya da öğrenci) yitirmeye, yenilik ve alternatif üretmekten uzaklaşmaya mahkum olduklarına kanaat getirmek mümkün görünüyor. Sanatın verili koşullara karşı duyduğu memnuniyetsizlik ve rahatsızlık sanat eğitimindeki arayışlar için de yol gösterebilecek bir hedef olarak ortaya çıkıyor.
Kapanış:
Bu toplantıda ortaya bir kez daha dökülmüş genel eğitim kültüründekilere koşut sorunlara, başlı başına ve kapsayıcı bir mesele olarak yaklaşmak yerine bunları dans eğitimi alanına özgü ve münferit bir durum olarak değerlendirmek, alternatifler üretmeyi amaçlayan bir çözümün önünü tıkayacak bir çarpıtma, hafife alma ve bir başka kolaycılık tavrıdır. Toplantı ve sonrasında yoğun bir biçimde süren tartışmalar doğrultusunda, eğitim alanındaki yetersizlikleri günah keçisi ilan etmek aynı şikayet ve istikrar kültürünü devam ettirmek niteliğinde olacaktır. Bu nedenle, eğitim, yaratım, yazın ve seyircisiyle beraber alanı bir bütün olarak görmek ve kalkınması için sorumluluğu paylaşmak gerekli görünmektedir.