Skip to content

Posts tagged ‘If a window would open’

Aynalı ve Çıkışsız Pencere

Hande Topaloğlu

Tiago Rodrigues’in yönetmenliğini yaptığı beş kişilik Mundo Perfeito topluluğunun Bir Pencere Açılsaydı isimli performansı, en az topluluğun ismi kadar ironik çağrışımlarla dolu, yaratıcı bir fikrin eseri. Ancak zannımca Bir Pencere Açılsaydı’da eleştirinin odağında – tanıtım metninden ve performansın başlarında edindiğim ilk izlenimlerimden farklı olarak – medya veya medyanın toplumsal işlevi değil de dil ve birey arasındaki ikircikli ilişkiyi bulmak daha mümkün. Zira performans boyunca bilgi, anlam ve dil arasındaki bağlar ilginç konuşmalara konu olurken, medyanın bu bilgi ve anlam üretimindeki/yeniden-üretimindeki ve duygu politikalarındaki işbirliğine, medyanın bu aracılık işlevini üslenirken iktidarla olan hukukuna değinilmeden geçilmiş olması eleştirinin odağının medya dili/estetiği olmadığını anlamama yetiyor.  Read more

“Bir pencere açılsaydı” sessizliğe

Ayşe Draz

“Dünyamın sınırları kelimelerim kadardır.” Ludwig Wittgenstein

Dilin sınırlarının felsefe gibi belli alanlarda çoktan sorgulanmaya başladığı günümüzde, yaşanmakta olan sözel/dilsel kriz eğer çok daha geniş bir kitleye hitap eden akşam haberlerine konu olsaydı bu neye benzerdi? Elbette ne sadece “kelimeler” yeterdi durumu anlatmaya ne de akşam haberlerinin yer aldığı televizyon gibi bir medya gereci kendi aracı olan görsellikten vazgeçebilirdi… Read more

Sessizliğin tadı…

Ekin Tokel

Portekizli tiyatro topluluğu Mundo Perfeito’nun If a window would open oyunu hayali olduğu kadar hayret uyandıracak derecede de tanıdık haber bülteni görüntüleriyle açılıyor. Oyun, bu geniş ekranın önündeki sandalyelere oturmuş dört oyuncunun seslendirmeleriyle, bu vakayı beklenmedik bir deneyime çeviriyor.

Sıradan haber görüntülerinin, uyumsuz seslendirmelerle şekillendirilmesi anlam üretimini sese yüklerken, oyunun dağarcığında ses ve dilin koşut kullanımı belirginleşiyor. 2039 tarihli haber bülteni felaketlerle ve kaotik gelişmelerle dolu distopik bir panoromayı, gelişmelerin dilde yarattığı etkiye sarmalayarak sunuyor.  Bir yandan seller, kasırgalar, geri geri giden arabalar, havaalanlarını basan hedefsiz yolcularla sistem kaosa sürüklenirken, dil de bazı sözcüklerin anlamının değişmesi, aforoz edilmesi süreçlerinde çözülmeye başlıyor. Bireylerin ses senkronunu yitirmesiyle ilerleyen salgın, dilin bireylerin öz ifadelerini kurmadaki yetersizliğine işaret ediyor. Politikacıların “Bilmiyorum” beyanatlarıyla yükselen kriz, yeni bir dil üretme atılımlarıyla bastırılmaya çalışılsa da, giderek yayılan sessizlik salgının önüne geçilemiyor. Oyuncuların çocukluk ve gençlik dönemlerinden aktardıkları seslerine dair hikayelerle, sesin bireyin toplumsallaşma sürecindeki etkin konumunun altı çizilirken, sessizlik de toplumsal ve dilsel düzene karşı bir direniş olarak belirlenmiş oluyor. Read more

YA BİR PENCERE AÇILSAYDI, HABER STÜDYOSUNDAN DÜNYAYA?!

Ceren Can Aydın

Bir Pencere Açılsaydı  (if a Window would open) isimli üç perdelik oyun, iDANS Festivali kapsamında 2 ve 3 Ekim 2011 tarihlerinde Garaj İstanbul’da sergilendi. Portekizli yönetmen Tiago Rodrigues’in, bir televizyon kanalının haber stüdyosunu  merkeze alarak kurguladığı oyunu, Neil Postman’ın bir dönem çok tartışılan ‘Televizyon, Öldüren Eğlence’ [1] kitabında yaptığı toplumsal tahlillere bir nazire gibi. Postman bu kitabında, hayatımızda gittikçe daha çok yer işgal eden televizyonun insan ilişkilerinde yarattığı tahribatın, daha da önemlisi Thomas Hobbes’un meşhur ‘insan insanın kurdudur’ diye özetliği türümüz doğasına dair siyasi tahlilinin bir laboratuarı olma halini inceler. Read more