Skip to content

Posts from the ‘Ceren Can Aydın’ Category

Toshiki Okada ile Üç Metrelik Menzilde Hayat…

Ceren Can Aydın

Bu sene iki seri halinde organize edilen 6. iDANS Festivali’nin Ekim 2012 programının son gösterisi 23 Ekim’de garajistanbul’da sergilenecek olan Hot Pepper, Air Conditioner and the Farewell Speech (Acı Biber, Klima ve Veda Konuşması) adlı tiyatro oyunu.
Read more

Haiku Yoğunluğunda, Haikudan Epey Uzun

Ceren Can Aydın

Saburo Teshigawara’nın Obsession (Saplantı) isimli koreografisi Luis Buñuel’in senaryosunu Salvador Dalí ile birlikte yazdığı, sanat sinemasının kurucu filmlerinden sayılan, 1929 yapımı meşhur Endülüs Köpeği filmine bir nazire. Read more

Hidrolik Vibratör ya da Bilinçaltı/DışıYansımaları

Ceren Can Aydın

3 Ekim 2012’de 6. iDANS Festivali Programının ikinci performansı Hidrolik Vibratör garajistanbul’da sergilendi. Koreli Dansçı Geumhyun Jeong’un bu eseri kelimenin tam anlamıyla metinler ve/ya da disiplinlerarası bir okumanın nesnesi olabilecek bir iş. Read more

2011 Kritik Çaba Türkiye Ödülü Jüri Bildirisi

Ceren Can Aydın

Bimeras’ın organize ettiği 5. iDANS Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festivali çerçevesinde düzenlenen “Kritik Çaba” oturumları sonucunda 2011 Kritik Çaba Türkiye Ödülü Sello Pesa ve Vaughn Sadie’nin Inhabitant adlı kamusal alan performansına verilmiştir. Inhabitant, çağdaş performans sanatının gösteri alanlarının sınırlarını zorlama, dönüştürme  iddiasını hayata geçirmeyi başarmış; plansız şehirleşmenin terörize ettiği bir kamusallığın ortasına performans sanatçıları olarak kendilerini, izleyiciyi ve Dolapdere sakinlerini birbirinin eşiti aktörler olarak yerleştirmiştir. Read more

SATILIK DANS!

Ceren Can Aydın

Bu mevsimde görmeye  alışık olmadığımız kadar soğuk ve yağmurlu günde, Ekim’in 16’sında,  Bebek Parkı’nın sahil şeridinde kurulmuş  portatif bir beyaz  çadırda, yan yana dizilmiş, sekizi Kritik Çaba katılımcısı on kişi,  Grup Oito’nun 21 dans parçasından beşini  izledik.  Her ne kadar bir lokantanın alakart mönüsünden yemek beğenir gibi seçtiysek de  izlediğimiz parçaları, gözümüzü  doyururken aldığımız haz, butik bir lokantada şarap eşliğinde yenilen bir öğünden aldığımız tattan ziyade, çadırdan bir aşevinde evsizlere dağıtılan tabildot yemeklerle karın doyurmayı andırıyordu.

Türkçede güzel bir deyim vardır, ‘oynayamayan gelin yerim dar’ dermiş. Doğrusu bizim oturmak için bile yerimiz dardı ve  bu ‘tabildot yemek’ benzetmesinin büyük ölçüde kaynağı da bu. Ancak izlediğimiz  dansçıların hiçbiri için ne oynayamamak bahaneydi, ne yerin darlığı; ne havanın soğukluğu ne de yağmur. Çıplak ayaklarla,  buzzz gibi havada, çadırda kostümlerini değişerek, açgözlü on seyircinin küçücük çadırın neredeyse üçte birini kaplamasına ses çıkarmayarak, layıkıyla işlerini yaptılar. Read more

‘WHAT IS AN AUTHOR?’

Ceren Can Aydın

Or what is an artist, a musician, an audience, a critique, an architect?… Well, what is art? How ‘s a work of art  understood, or is it at all understandable?

Ayşe Orhon directs the questions above to all of the components of what we call ‘art’ in her performance, ‘Many’, she exhibited at garajistanbul in 8/9 November 2011. Orhon has set the subject of her dissertation as ‘Permeable Manifestations’ at the Master of Choreography Program in Amsterdam and, as far as I understand, this piece of dance is the fieldwork of her thesis or possibly just a part of it. The artist questions the circumstances she understands, does not understand and she thinks she is not understood, and the people, both from her own and other disciplines, who have more or less become a part of her own history. She questions her very own self in us. Her answer is evident: I am MANY -as many as the signs infused into my body as a dancer, but, at the same time, as many and multi-layered as the questions, answers, images crossing my mind. Read more

BİR YARATICI NEDİR?[1]

Ceren Can Aydın

Ya da ressam, müzisyen, seyirci, eleştirmen, mimar….  Peki ya sanat nedir ?  Bir eser nasıl anlaşılır, anlaşılır mı?

Ayşe Orhon, 8/9 Ekim 2011’de iDANS Festivali’nin bir parçası olarak  Garajistanbul’da sergilediği Çok isimli gösterisinde, ‘sanat’ dediğimiz olgunun tüm bu bileşenlerine söz konusu soruları yöneltiyor. Amsterdam’da, koreografi alanında yaptığı  yüksek lisans programında çalışma konusunu “Geçirgen Göstergeler” olarak saptamış; anladığım kadarıyla bu dans parçası tez konusunun araştırma alanı ya da belki parçası. Sanatçı, öznel tarihinin farklı yoğunluklarda bileşeni olmuş hem kendi disiplininden hem de başka disiplinlerden insanları, anladığı, anlamadığı, anlaşılmadığı durumları,  kendisindeki ‘biz’i  sorguluyor. Bu sorgulamanın cevabı belli, ben ‘çok’um; büyük ölçüde dansçı olarak  bedenime geçen göstergeler ama aynı zamanda zihnimden geçen sorular, cevaplar, imgeler kadar ‘çok’; bir o kadar da katmanlı. Read more