Skip to content

Ziya Azazi, Modern Zamanlar Dervişi…

Deniz Polat

Yeşil Üzümler Dans Tiyatrosu’nun 90’ larda, kendi yağında kavrularak yarattığı, parça pinçik ama nar kadar bereketli işlerinden hatırlarsınız, Ziya’ yı. Dedesinin anlattığı masaldan arta kalanı, bizlerle, unuttuğumuz yakın geçmişimizin Arapçasını şaklatarak paylaştığını, Antakya nın o kendine özgü sıcaklığıyla ışıldayarak hareket edişini…

Üzerinden uzun zaman geçti, dansa gönül vermiş bir salkımın üzümleri etrafa saçılalı, her biri kendince yola koyulmuştu, önlenemez bir dürtüyle… Ziya’nın kabına sığmayan enerjisi onu Viyana’ ya oradan da, zamanımızın ustaları neredeyse oraya sürükledi. İsmael Ivo ve Jan Fabre bildiğim kadarıyla en çok etkilendiği ve beraber çalışmaktan keyif aldığı sanatçılardı.

Çağdaş dansta, kendine güçlü bir teknik geliştirdi. Güvendiğiniz, bilinmeyen denizlere açılabileceğiniz sağlamlıkta, esneklikte bir bedene sahip olmak, kolay değil. Eş değerde, bir Antakya’ lı için gurbette yaşamak da kolay değil. Azazi’ nin içindeki özlem, yalnızlık, onu kişisel yolculuğunda kendiyle buluşmaya ve içinde her daim dostu olacak yeni bir Ziya yaratmaya itti.

Derviş gelişim aşamasında iken henüz bir araştırma, deneyim yolculuğuydu. Kolay değil, köklü bir inanç ve beden geleneğini yoğurmak ve içinde eriyip gitmeden çağdaş dansın nimetleri ve sahnesiyle buluşturmak. Ziya, önce bir iç disiplin ve yol belirlemişti kendisine, böylece dönüşün, insanı sonsuzluğa taşıyan fiziksel sanrıları arasında yönünü şaşırmayacaktı. Her geçen yıl zenginleşen ve profesyonelleşen bir gösterime dönüştü Derviş.

Beden tekniklerinin hemen hepsinde seviyeler ve dönüşler temel çalışmalardır. Dönüşler, o dansın felsefesi ölçüsünde belli şekilde formüle edilir. Bir klasik balerin ya da semazen dönerken aynı fizik kuralına bağlı olmakla birlikte farklı iç dinamikleri kullanırlar. Dönmek, uzun süreli dönüşler, teknik olarak insan bedenini en zorlayan fiziksel hareketlerdir. Eksende kalmak ve baş dönmesi riski, denge ve odağı koruyabilmek; sürekli egzersiz, iç disiplin ve konsantrasyon gerektirir. Bu üçü, ancak gerçek anlamda inançlı bir insanda bulunur. İnanç derken ne yaptığını bilmek ve kendini o yola adamayı kast ediyorum. Bu kararlılık aslında içsel bir özgürlüğün de başlangıcı oluyor. Serbest olma hali….

Ziya Azazi’nin Mevlevi olup olmadığı gibi tartışmalar son derece yersiz. Bir benzetme yapılacaksa daha çok Mısır’da ve diğer Ortadoğu ülkelerinde tennure ile yapılan ve daha gündelik yaşama ait bir beden kültürüne yakın bulabiliriz çalışmasını, çünkü bir tarikata ait olmaktan ziyade, kendi yolunda pişmek söz konusu. Onun derdi daha çok Antakya’nın, o güzelim şehrin, sıcaklığını, genlerinde taşıdığı kültürünü nereye giderse yanında tutmak. Her dönüşünde özüyle, kendiyle tekrar ve tekrar bütünleşmek.

Bir dansçı, bedenini ve varlığını seyircisine, işine sunar. Bana çok acımasız gelir, dansçının bedeni ve ruhuyla kendinde değil, onu seyredenlerde var oluşu. Ziya’ nın çağdaş dansa getirdiği bu yeni yaklaşım, beden ve ruh, bir deneyim yaşarken, seyirciye de bunu yaşatmak, içine almak anlamında sema’yla bir yakınlık kuruyor. Bu sayede çağdaş dansçıya olgunluk, kendine yeterlik ve sonsuz gelişme imkanı sunuyor.

Ziya Azazi’ nin beden yolu, manevi yaşamını ve işini birlikte geliştirdiği için çok değerli.
Çağdaş Türk Dansı var mı, yok mu, tartışıla dursun, Ziya’ nın “ Derviş” inin, kanımca, bir Antakyalı’ nın İstanbul’ da baharatlanıp bekletilmiş ve de Orta Avrupa’ da pişmiş, ruh/ beden deneyiminin apayrı bir tadı var; kaçırmayın derim…

02.09.2007

No comments yet

Leave a comment