Süreksizliğin Dansı / Dancing Discontinuity
Naoto Moriyama
(22.10.2009 Taraf Gazetesi’nden alınmıştır)
Japonyalı koreograf Zan Yamashita, Avrupa’da ikinci kez ve Türkiye’de ilk kez sahne alıyor. Sanatçının It is written there adlı performansı iDANS kapsamında 21 ve 22 Ekim’de sunuluyor.
Kyoto’da yaşayan Japon dansçı ve koreograf Zan Yamashita, hareket eden bedenlerden çok “süreksizlik estetiği” ile ilgilenir. Bazı çağdaşlarından farklı olarak dili performansın sürekliliğini kesintiye uğratmak adına kullanır ve seyirciye, dans ve dilin farklı renk ve şekillerde buluşması için deneysel bir alan yaratır.
1970’de Osaka’da doğan Yamashita dans kariyerine 1989’da başladı. 1980’lerin sonlarıyla 1990’ların başında Japonya’da dans alanında kuşaksal bir dönüşüm yaşandı; meşale, Butoh neslinden haleflerine geçti. Japon avangard dansının en önemli kurucusu Tatsumi Hijikata 1980’lerin ortalarında yaşama veda etti. Aynı yıl dansçı/koreograf Saburo Teshigawara, Bagnolet Uluslararası Dans Yarışması’nda ikinci oldu. Butoh kabul gören bir janr oldu ve daha genç nesilden çeşitli dansçılar farklı tarzlarla deneyler gerçekleştirdi. Kendi bağımsız tarzını geliştiren Zan Yamashita, 1990’ların ortalarında şiiri dansa tanıttı. Yamashita, dans eleştirmeni Naoko Kogo ile bir söyleşisinde şöyle ifade etmiştir: “Kariyerime başladığımda karışık-medya tiyatral tarzıyla Dumb Type ilgi odağıydı. Belki biraz aksi biriydim; ama aklımda şiir okuma fikri belirmişti.”
It is written there’in özgün versiyonu ilk kez 2002 yılında sahnelendi. Bunu, dans ve dil arasındaki ilişkiye dair bir üçlemenin halkaları olan Invisible Man ve Cough izledi. It is written there adlı performans başlamadan seyirciye bir kitap verilir. 100 sayfalık bu kitapta çeşitli kelimeler, kısa tümceler ve birakım diyagramlar bulunur. Bunların işlevi dansçılara komut vermektir. Sahnedeki dört dansçı, kitapta yazılanları takiben hareket eder. InvisibleMan’de Yamashita, tüm koreografiyi dansçılara okuyan bir okuyucu rolündedir. Cough’ta ise, birtakım haiku şiirleri ekrana yansıtılır ve Yamashita bunlara ilişkin hareketler icra eder.
Sanatçının ismi, yani Zan, “Zen”i çağrıştırıyor olabilir, fakat, Yamashita’nın Zen’le pek bir alakası yoktur. “Boşluk” fikri geleneksel Japon kültürünün bir çok unsuruna hâkimdir ve bu estetiğin (örneğin, geleneksel resim ve bahçe sanatlarıyla, No tiyatrosunun) önemli bir bölümünü oluşturur. Bu gelensek estetik düşünce Japoncada “arada olma” anlamında gelen “Ma” kelimesiyle ifade edilir. It is written there’de de seyirciye verilen kitapta birçok boşluk ve aralık vardır ve sahnede uzun sessizlik öbekleri bulunur. Ancak, Zamanshita’nın boşluğu daha çok modern bir anlayışa yakındır.
Bu tarzsal özellik Yamashita’nın eserleri arasında en çok Cough’ta da belirgindir. Cough’ın esin kaynağı 20. Yüzyıl’ın en ünlü modern haiku şairlerinden Hosai Ozaki’nin (1885-1926) şiirleridir. Eserin ismi de Ozaki’nin bir şiirinden alıntıdır. Yamashita, Ozaki’nin şiirlerini performans boyunca sahnedeki ekrana yansıtır. Şunu da belirtmek gerekir: Ozaki, Jiyu-ritu(serbest nazım) haiku hareketinin bir üyesiydi. Bu edebiyat akımının kökleri, Japon kültüründe modern kentle özdeşleştirilen yaşam tarzının yayılmasına denk gelen 1910’lara dek uzanır. Bu dönem ayrıca geleneksel kural ve düzenlemelerin dışsal ritminden ziyade bir birey olarak sanatçının kendi içsel ritminin vurgulandığı bir dönemdir. Ozaki, kariyerinin ileri safhalarında “dünyanın en kısa şiirleri” olarak bilinen ve modern kentlilerin yaşamlarını betimleyen yalnızlık ve mizahı dışa vuran şiirleri kaleme almıştır. Kuşkusuz Yamashita, Ozaki’nin modern gündelik hayatın parçalara bölünmesinden kaynaklanan yalnızlık duygusunu paylaşmaktadır.
O hâlde Zan Yamashita’nın, içsel duygularını bir “dans şiiri” biçiminde çığıran bir çeşit modern lirik şair olduğunu söyleyebilir miyiz? Belki de bu seyircinin alımlamasına ve tepkisine bağlı kalacak bir konu. Son dönem yapıtlarında Yamashita’nın lirik şair olmaktan çok biçimci ya da kavramsal bir sanatçı olarak ortaya çıktığını görüyoruz. It is written there’de seyirciye verilen kitap boşluk duygusundan çok bir “süreksizlik duygusu” vermek üzere kullanılıyor. Net bir Brecht etkisi tanımlayamayız burada. Daha ziyade bu süreksizlik mefhumu Yamashita’nın dans yaratma pratiğine duyduğu mesafeyle ilişkilidir. Koreografiye biçimci yaklaşımı hislerin doğal akışını kesintiye uğratarak, dans etmek ve yaşamak, ya da, sanat ve hayat arasındaki zorunlu ayrımı açığa vuruyor.
Pekiyi, eserin ismiyle ilgili neler söyleyebiliriz? Seyirciye verilen kitabı Yamashita yıllar boyunca masasında biriken bazı notlarından, meşhur Japon pop şarkılarından, günlüğünden bölümlerden ve koreografisi için çiziktirdiklerinden derleyerek şahsen hazırlamıştır. Koreografa göre bunun bir başka sebebi bir işte çalışırken tanık olduğu bir olaydır. Bir gün patronuna ne yapması gerektiğini sorduğunda “orada yazıyor – okuman ve yapman yeter” cevabını alır. Bu şekilde, “It is written there” (orada yazıyor) bir komut ya da emir cümlesi, fakat, hiç kimse söylenenin tam olarak ne olduğunu bilmiyor zira söylenen ve yapılan arasında daima bir boşluk kalıyor. Bir anlamda bu eserin gündelik hayatta karşılaştığımız birtakım iktidar ilişkilerine – yani emir veren ve verilen, dans ettiren ve eden arasındaki ilişkilere – gönderme yaptığı söylenebilir. Yamashita bu performansıyla bizlere aradaki bu boşlukla oynamanın ve böylesi talimatların ve emirlerin yarattığı sosyal bağı yerinden etmenin çeşitli yollarını öneriyor.
Dans ve dil arasındaki çarpışmalar Yamashita’nın sanatı için hayati birer kaynak. Sahnede her zaman süreksizliğin dansını icra ediyor, böylelikle seyircisinin gerçek yaşantılarıyla bağlar kuruyor.
NaotoMoriyama (Kyoto Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi)