Dalga Dalga Müzik, Dalga Dalga Hareket

Ekin Tokel
Belçikalı koreograf Anne Teresa de Keersmaeker’in 1982’de ilk gösterimi yapılan ve bugün hala sergilenmeye devam eden “Fase, Steve Reich’ın Müziğine Dört Hareket” koreografisi, adının da yansıttığı bir yalınlık içinde, müziğin ve hareketin yarattığı etkiyi aydınlatan bir bütüne ulaşır.
Kolların salınımıyla başlayan hareket; koreografinin bütününde durgunluk ve askıya alınmış tepe noktaları arasında gidip gelirken hem bedenlerin dış bir etkene tutulduğu izlenimini yaratır hem de müziğin titreşimlerini, mekân ve zamana taşıyan, doğrusal bir dalgaya dönüştürür. Koreografinin ilk bölümünü oluşturan “Piyano Bölümü”nde hareket yoğunlaşıp hızlanarak sahne önüne doğru taşınıp, sonra aynı yoldan sahne gerisine geri dönerken, müziğin enerjisi sahne kıyısına vuran bir dalga gibi seyircinin ayak bileklerine kadar ulaşır. İkinci bölüm, “Dışarı Çık”taysa, müzik ve hareket sıkışmışlıklarında buluşur. Hareket ne denli yoğunlaşırsa yoğunlaşsın, sahnenin bir köşesine kısılmış sorgu lambaları altındaki taburelerinden kurtulamayan bedenler, Reich’ın aynı cümlenin saldırganlaşarak ve sürekli dönüşerek tekrarlanan tek bir cümle üstüne kurulu ve yazıldığı dönemin afro-amerikan sivil haklar mücadelesine gönderme yapan* müziğine koşuttur. Keersmaeker’in solosu olan “Keman Bölümü”ndeyse, karanlıkta hareket etmeye başlayan bedenin üstüne yavaşça açılan dairesel ışık, hareketin mekânı kurguladığı izlenimini yaratır. Önce bu dairenin sınırlarını tanımlayan hareket, ancak bundan sonra kademeli olarak iç alanı da işgal etmeye başlar. Hareket dairenin çapını kat etmeye başladığında bir yandan hareketlerin mekânı yaran niteliği belirginleşirken, diğer yandan da dairenin ışıkla belirtilen sınırları silikleşmeye başlar. Böylece hareket kurduğu mekânın sınırlarını aşmasa da, etkisi bu sınırların ötesine doğru yayılmaktadır.
Gösteri yüksek bir performans gerektirse de, hareket dağarcığı nitelik ve çeşitlilik açısından oldukça yalındır. Ne estetik bir ideale ne de öyküleyici bir anlatıya gönderme yapma kaygısı gütmeyen hareketler, koreografinin bütününde eklemlenerek ve dönüşerek tekrarlanan yalın hareket dizgeleri yapısındadır. Ancak zihindeki imgesi müziğinden ayrı kurgulanamayan bir hareket dizgesidir bu. Hareketi dansa dönüştüren solukları, gerilimleri ve askıya alınışları özellikle müziği çağırır zihne. Bazen çocuksu oyunları anıştıran jestlerden ya da zıplamalardan ibaret olan hareketler, özellikle düet bölümlerinde fark ettirmeden dönüşürken, senkron, ayna görüntüsü ve düzensizlik arasında gidip gelirler. Bazen de gölgelerle yapılan bir oyun katkıda bulunmaktadır dansa. Dans ve anlatım işlevi, hareketin kendiyle tekrarlara dayanan ve müzikle tekdüze olmayan ilişkisinden doğmaktadır koreografide.
Son bölüm olan “Alkış Müziği”yse, müziğin mekâna, hareketin dansa dönüşümünün damıtılmış ve dolayısıyla sarsıcı bir örneği gibidir. Ritmik yapısından çok, enerjiyi kullanış biçimi ve hareketi aşan bedensel ifadesiyle, ritmik bir alkışlamadan oluşan müziğin, bağlantıları görünmez, bir soyutlamasıdır hareket. Hareketi dansa dönüştüren etkiyse, bedenleri fark ettirmeden sahne üzerinde yer değiştiren kadar belli belirsiz ama bir o kadar da akıl almayan ve şaşırtıcı bir etkidir. Hareketin başını çeken ayakları karanlıkta bırakıp, üst bedene yansıyan devinimlere odaklanan ışıklandırma da, dansın hareketten çok ürettiği ifadede gerçekleştiğine dair bir söz söyler gibidir. Koreografi müziğin mekâna ve bedene, hareketin bedene ve dansa etkisine odaklanırken; bütünün de, bir engelle karşılaşana kadar ilerleyen dalga gibi, etkisi seyircide dalga dalga yayılır.
* http://fr.wikipedia.org/wiki/Fase#Troisi.C3.A8me_mouvement_:_Come_out