Absürd Performans ve Anlamın Rastlantısallığı

Hande Topaloğlu
Jonathan Burrows ve Matteo Fargion’un Cheap Lecture’ı (Ucuz Konuşma) John Cage’in “Hiçbir Şey Üzerine Konuşma” adlı eserine sözlü müzikli bir uyarlama olarak görülebilir. Gerçekten hiçbir şey üzerine ve aynı zamanda her şey üzerine olan bu metin, ritmik bir müzik eşliğinde büyük bir ustalıkla ve keyifli vurgularla okunduğunda bildiğimiz bütün “derslerden” çok daha zevkli bir hal alıyor. Kabul etmekten, korkuya, akıştan, gündelik hayata kadar aslında bir çok şeyden bahsedilen bu metinden ne anlamam gerekiyor gibi soru akla geldiğinde ise cevabının metinde gizli olduğunu görüyoruz. Her önerme karşıtıyla, her soru cevabıyla, her duygu meşruiyeti ve gayrimeşruiyetiyle birlikte sunuluyor. Ucuz Konuşma’nın bu yapısı tam da John Cage’i ve onun düşüncelerini aklımıza getirdiğimizde belli bir açıklık kazanıyor.
Zen budizminden etkilendiğini sık sık dile getiren John Cage, müziğinde sayıları kullanmasının nedeni olarak, beğenilerinin (likes and dislikes) ve niyetlerinin ötesini görebilme isteğini göstermişti. Rassal (random) olarak kullandığı sayılarla ortaya çıkardığı eserleri, üreticiden bağımsız aklının ve duygularının ötesinde bir başka gerçekliğe işaret ediyordu. Bu sayede temsillerden, ajitasyondan, beğeninin kısıtlayıcı çerçevelerinden arındığını belirtirken, ortaya çıkan “niyetsiz” akışın seyirciye de uçsuz bucaksız bir yorum ve algı alanı sunduğunu söylüyordu. Brian Holmes, Cage’in işlerinin toplumsal ilişkilerin sınırlarını açığa çıkardığı için her zaman politik olduğunu söylerken bundan bahsediyordu[1]. Niyetlerden, aklın seçiciliği ve duygunun yönlendiriciliğinden azad edilmiş olan söylem bilinçaltının bir çeşit dışavurumuydu. Bu nedenle kendi kendini çürüttüğü kadar, kendi kendini meşrulaştıran bir metin olarak Ucuz Konuşma da bilinçdışının akışı gibi okunabilir.
The Cow Piece (İnek Parçası) de benzer bir yapıya sahip olarak Ucuz Konuşma’nın tamamlayıcısı niteliğinde görülebilir. Teker teker bakıldığında plastik oyuncak inekler, anlaşılmayan hareketler ve akordeonlu mandolinli folk parçalarıyla bir bütün olmaya oldukça uzak olan bu absürd kurgu –zira performansçıların tüm koreografiyi yazılı olarak bulundurmaları durumu daha da absürdleştiriyordu- ve rastlantısal olarak ardarda dizilmiş hareket ve seslerin akışı seyirciye anlık anlam yaratma imkanları sunsa bile bütünü tek bir anlama indirgemeyi imkansız kılıyordu. Hatta kısaca Ucuz Konuşma ve İnek Parçası’nın anlamın rastlantısallığı üzerine bir akış denemesi olduğunu söylemek bile mümkün.
[1] Brian HOLMES – Rudi LAERMANS, “A Conversation with Brian Holmes”, 6