Skip to content

Anne Teresa De Keersmaeker – Rosas

Meral Harmancı Turunçoğlu

Anne Teresa De Keersmaeker’in Amerikalı minimalist müzisyen Steve Reich’in Fase adlı dört kompozisyonu üzerine şekillendirdiği  dans performansının bütünü itibari ile ilham verici olduğunu söylemek gerekmektedir. Öncelikle performansın bütününde seçilen hareketlerin temelde gündelik yaşamdan seçilmiş olması önemlidir. Performansın bütününde hem hareketlerdeki miminimalist tutum, hem de dansçıların mimiksiz yüzleri; izleyicinin performansı duygularıyla değil, aklıyla takip etmesini sağlıyor. Bu durum ise izleyenin fazlasıyla dışarıda kalmasını beraberinde getiren ve zaman zaman izleyicinin sahnede olup bitenden uzaklaşmasına sebep olan bir probleme dönüşebilecekken; seçilen hareketlerin abartıdan uzak ve gündeliğe yakın bir yorumla icra edilmesi ise bu problemin önüne geçmektedir. Hareketler abartıdan uzak olduğu için gündelik yaşamla uyumu bir görünüme kavuşmakta böylece de izleyiciye daha tanıdık gelen bir süreç gerçekleşmektedir. Diğer bir deyişle izleyici performansı aklıyla takip etse de, çok da yabancılık çekmemektedir.

İkinci önemli bir nokta ise var olan bölümlerde oluşturulan hareket dizgeleriyle soyut bir anlatım dilinin oluşturulmuş olmasıdır. Ancak bu soyut anlatım dili hedefsiz, karmaşık ve belirsiz olmadığından izleyici tarafından alımlanabilmektedir. Üstelik yine anlatım dilinin harketliliği ve çeşitliliği performansı açık bir forma sokmakta ve performans pek çok izleyicide, pek çok farklı anlamlar bütünüyle tamamlanmaktadır. Bu noktada performansın, Umberto Eco’nun Açık Yapıt adlı çalışmasında dile getirdiği, sanat eserinin “ yorumlamanların çok çeşitliliğini çağrıştıran geniş bir form yelpazesi”[1] olduğuna dair yorumunu akla getirdiği söylenebilir.

Ayrıca iki dansçının aynı hareketleri, aynı anda, aynı hızda yaparlarken bile bedenlerinde bu hareketlerin farklı algılanması, dansçıların bu hareketleri kendi bedenlerinde içselleştirdikleri ya da başka bir deyişle dansçıların bu hareketleri alarak kendilerinin kıldıklarına güzel birer örnekti. Dolayısı ile dansçıların bedenlerini aynı hareket dizgesine maruz bırakarak kendi içlerinde bir süreç yaşamış oldukları da görünür hale gelir.  Benzer bir durum dört farklı bölümden aynı ortak noktaya varan performans ve müzik bölümleri için de söz konusudur. Müzikte ve performans bölümlerinde ortak bir bağlam olsa bile her bölüm kendi içinde farklı öğelerle oluşturulmuştur. Bu da performansın çok çeşitli unsurlarla alımlanmaya daha açık hale gelmesine sebep olmaktadır.

Ayrıca iDans’ın bu yılki başlığı “İşte” ile bu performansın son derece uyumlu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Her izleyici açısından farklı yorumlanabilinse bile, bu performans ile güncel sanat nasıl işler, nasıl bir iştir, zanaat ve sanat ayrımı nasıldır vs. gibi pek çok soruya dair anlamlar üretmek olasıdır.


[1] Umberto Eco, Açık Yapıt, Çev. Pınar Savaş, Can Yayınları, İstanbul, s:38.

No comments yet

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: