Skip to content

ÇOK’u Yanlış Anlama

Ekin Tokel

iDANS kapsamında 8 ve 9 Ekim 2011 tarihlerinde garajistanbul’da gösterilen; yapım, yönetim ve performansını Ayşe Orhon’un üstlendiği ÇOK, broşüründe çeşitli alanlardan İstanbullu çağdaş sanatçıların icracının bedeninde temsil edilmesine dair bir deneme olarak tanıtılıyor. Bu ön bilgi, sahnedeki bedenin olasılıklarını ve sınırlarını zorlayan bir çeşitliliğe, bu tekil ortamın –bedenin- çoğul imkânlarına dair bir “beklenti”yi de salona alıyor seyircilerle beraber.

Hareketle başlayan performansı kısa süre sonra “kesip”, seyirci ışıklarını da yaktıran Ayşe Orhon, hazırlanmış bir metne dayanmadan, akıcılıktan uzak, kendini tekrarlayan ifadelerle de olsa gündelik, samimi ve doğal bir tavırla tanıtıyor izlemekte olduğumuz performansla sonuçlanan projesini. Az önce izlediğimiz bölüm ve ilişkili olduğu sanatçıya dair yarım yamalak biyografik bilgilerin de bulunduğu konuşma, seyirciden hayal etmesi talep edilen büyük kubbenin bağlantılarını kurmasa da, performansın anlatıyla karışık samimi bir ortamda geçeceğine işaret ediyor. Bedensel ifade ve anlatının açık kalan uçları bağlantılarını bulmak için ertelenebilse de, performansa eşlik edecek çizimlerin gösterilmesi için seyircilerin arasından rastlantısalmış gibi yapılan görevlendirme bu samimiyetin sahteliğinin ilk işareti oluyor belki de. Daha sonraki bedensel devinimlerde, farklı kişilere dair ipuçlarını boşuna arayaduralım, bunlara eşlik eden konuşma da birtakım diyalogların herhangi bir bağlamdan kopuk parçalarını veriyor ancak, hatta bazen tarif ettiği hareketi bile reddediyor. Ayşe Orhon cep telefonunu alıp yaratıma katılan sanatçılardan birini aradığında performansın, performansı reddeden tavrını göz ardı etmenin imkânı kalmıyor. Cevapsız kalan telefonun yerine seyirciler arasındaki sanatçılar kendilerini tanıtarak imdada yetişse de, ne bu anlatı ne de o sırada sahnedeki hareketler tam bir fikir uyandıramıyor bahsi geçen kolektife dair. Daha sonra, bedeninde temsil etmeyi vaat ettiği kişilerin hangilerinden “bahsetmediği”nin hesabını yapmaya koyuluyor Ayşe Orhon; performansın başından beri tavırdaki ve içeriğe uygunluktaki özensizlik ve düzensizlik de giderek yükseliyor bu sırada. Çizimlerdeki “olmamış poz”dan söz ediliyor -her ne demekse- verilen bağlamsız ve gereksiz bilgiler arasında. Üstelik hayal kırıklığına uğramakta olan seyirci değilmişçesine, agresifleşiyor çoğu oldukça saçma olan hareketler. Daha da garibi belli belirsiz bir “Pardon”la özür dileniyor seyirciden bunun için. Performans dilinin dışındaki, temsil halini altüst eden böyle anları, yine de beklentiyi yükselten yoğun anlar takip ediyor performans boyunca. Bunlardan sonuncusunda, isteksiz bir koreografiyle oturduğu sandalyesinden, “sahibi olmayan” bir yönlendirmeyle seyircileri yerlerinden kaldırıp sahnenin kenarına topluyor hepsini, oysa ancak partere geri dönmek üzere terk ettiği sahnede çizimlere eşlik eden ses kaydı dışında bir şey olmuyor bu noktadan sonra.

Tam da bu ses kaydında performansın kandırmacadan başka bir şey olmadığını açıkça ortaya koyan bir sirk hikâyesi anlatılıyor, seyircinin suratında sinirli bir gülümseme bırakarak. Bütün bir performansın, performansın kendisinin bir yalanması olduğunu düşünmek benim yanlış anlamam değilse, büyük bir başarıyla son noktaya kadar “beklenti”yi canlı tutarak seyircinin yüzüne vuruyor Ayşe Orhon temsilin aldatmacasını, alt üst ederek gerçeklikle ilişkisini.

No comments yet

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: