SATILIK DANS!

Ceren Can Aydın
Bu mevsimde görmeye alışık olmadığımız kadar soğuk ve yağmurlu günde, Ekim’in 16’sında, Bebek Parkı’nın sahil şeridinde kurulmuş portatif bir beyaz çadırda, yan yana dizilmiş, sekizi Kritik Çaba katılımcısı on kişi, Grup Oito’nun 21 dans parçasından beşini izledik. Her ne kadar bir lokantanın alakart mönüsünden yemek beğenir gibi seçtiysek de izlediğimiz parçaları, gözümüzü doyururken aldığımız haz, butik bir lokantada şarap eşliğinde yenilen bir öğünden aldığımız tattan ziyade, çadırdan bir aşevinde evsizlere dağıtılan tabildot yemeklerle karın doyurmayı andırıyordu.
Türkçede güzel bir deyim vardır, ‘oynayamayan gelin yerim dar’ dermiş. Doğrusu bizim oturmak için bile yerimiz dardı ve bu ‘tabildot yemek’ benzetmesinin büyük ölçüde kaynağı da bu. Ancak izlediğimiz dansçıların hiçbiri için ne oynayamamak bahaneydi, ne yerin darlığı; ne havanın soğukluğu ne de yağmur. Çıplak ayaklarla, buzzz gibi havada, çadırda kostümlerini değişerek, açgözlü on seyircinin küçücük çadırın neredeyse üçte birini kaplamasına ses çıkarmayarak, layıkıyla işlerini yaptılar.
Hiç şüphesiz kamusal alanlarda yapılan bu tip gösteriler için hava koşulları, sanatçıların deneyimlerini büyük ölçüde çeşitleyen bir unsur. Nitekim, Oito’nun, 14 Eylül’de Kadıköy Meydanı’nda sergiledikleri performanslarını, yağmurun durmasını fırsat bilip açık alana taşıdıklarını duydum. Gösteri sokaktan geçen insanların katıldığı, kimilerinin izleyemese de hayranlık duyup para bıraktığı, bazılarının içeriğine yordamıyla itiraz ettiyse de izlediği bir şenliğe dönüşmüş.
Oito’nun performansları, modern gösteri pratiğini kurumsallaştığı mekandan, tiyatrodan alıp bir sokak karnavalına dönüştürdüğü, toplumsal belleğin evriminde zaten varolan geleneklere yeniden hayat verdiği için kamusallık bahsini bir de Mihail Bahtin’in izinden giderek, ‘burjuva’ olmayan bir perspektiften, mizah, şenlik, erotizm ve yaratıcılık kavramlarıyla yeniden düşünmek ve okumak isteği uyandırdı bende. Üstelik sadece gösteri mekanının ‘sokağı’ düşünerek şekillendirilmiş olması değil; izlediğimiz ‘Çadırda Sheakespear’den Türk İşi ‘Oryantale’ , bir ‘Ayaklanma’dan, maşizmin tuhaf cinselliğine dokuduran ‘2X2’ye kadar, sergilenen gösterilerin içeriği de bu isteği perçinleyen unsurlar. Bir kamusal alan performansından beklenecek şey bundan da fazlası olmasa gerek.