Skip to content

Eionometry: Muğlâk Bir Deneyim

Ekin Tokel

Önceki sene iDANS kapsamında Prix Jardin d’Europe ödülünü alan E.İ.O. topluluğu, 5. idans’a 17 Ekim’de Eionometry’yle dahil oldu da ne oldu? Malum akşamdan ne seyredildiğine değil de ne yaşandığına dair çoğu soru işaretleriyle biten cümleler kaldı geriye, ha, bir de çoğunun cümleleri eksiltili ünlem işaretleri. Peki, daha işin adıyla başlayan bu muğlâklar denizinde, tutunacak birkaç soru işareti bulup, bir “nokta”ya varmak mümkün müydü?

Soru 1: Performans nedir?

Cebimizde bilet niyetine aldığımız ne idiğü belirsiz düğmeler, yakalarımızda piyasaya sunabilmeyi umduğumuz ibareleri yazdığımız kartlar, elimizde bulmacayı andıran plan ve açıklamalarla kapıdan girdiğimizde, biriken onca soru işaretinden birini kullanacak fırsat geçiyor elimize: nereye gitti koltuklarına oturup “seyir” etmeye alıştığımız sahne? Salona yerleştirilmiş, bazılarında ürünlerini satan gerçek satıcıların bulunduğu; diğerleriyse bilgi, hizmet, ürün ve düğme(!) değişiminin çeşitli kombinasyonları için ayrılmış masaların arasında gezerken karşı konulamıyor esas soruya: Biz ne yapıyoruz burada? Bağlamdan tamamen kopup muhabbet etmek de dâhil çok çeşitli çözümler üretiliyor alanda bu soruya; alış-verişin her türlüsünden başka şarkı söyleyenlerden, resim çizenlere ve öngörülmemiş karşılaşmalara kadar uzanıyor bu liste. Haklı bir soru daha doğuyor bu sırada: Seyirci bensem performansçı kim, performansçı bensem performans ne? Düşünüyorum da bu sorunun kendi eğer performans değilse; içinde bulunulan durumu nasıl değerlendirdiğin olabilir mi diye.

Soru 2: Ticaret nedir?

Eionometry’de şüphe götürmeyen belki de tek özellik onun pazar niteliğidir. Ancak bu da kendi belirsizliklerini beraberinde getirir: alıcı ve satıcı kimdir, piyasa değeri olan nedir, bu değer nasıl belirlenir? Bu bireysel olarak takas edilebilecek nelere sahip olduğumuz –mal, bilgi, yetenek, diyalog, etkileşim gibi- sorusunu defaten sorduğumuz bir ortam yaratır. Topluluk içinse, girişte ödediğimiz ücretlerden oluşan ortak fonu nasıl kullanacağımız sorusu ortaya çıkar. Cevaplarsa grubun kendine has deneyiminin içinde tekrar tekrar kurulur, yıkılır ve dönüşür. Ancak ticaret ve onu çevreleyen öğelere dair soruların odağında elimizdeki düğmelerin kullanım alanı, sembolik işlevi ve değeri vardır. Bu cevaplar ise, gösterinin sonunda, girdisi düğmeler olan belirsiz bir denkleme göre seyircilerden birine verilen 500 euroluk ödülle somutlanıncaya kadar, grup dinamikleri içinde belirlenir.

Soru 3: Hak nedir?

İşte bu ödül dinamizmin ve tepkilerin yoğunlaşmasına yol açar. Talihlinin tamamen keyfe keder ve öngörülemez bir yöntemle seçilmesi, ödülü kimin nasıl hak ettiğine dair tartışmanın ateşleyicisi olur. “Düğme ekonomisine hayır” diyen protestocular düğmelerin, pardon paranın, eşit olarak dağıtılmasını talep ederken; kimileri emeklerinin yani düğmelerinin karşılığını almak ister. Bir başka öneriyse değerin dağıtım koşullarının ortaklaşa belirlenmesidir. Peki, bu çatışan yaklaşımlar ortasında, takasa dayalı bu sistemde değerin herkesi tatmin edecek “hak”ça bir dağılımının mümkünlüğü sorgulanamaz mı?

Sonuç: Eionometry nedir?

Seyirciliğin sözsüz sözleşmesinin avantajından yararlanan topluluğun temel kurallarını belirleyip arkasına yaslanarak katılımcıları maruz bıraktığı bir deneyim midir? Piyasa ekonomisinin çeşitli öğelerinin farklı bir çerçevede bir araya getirilip, dinamiklerine ve olanaklarına dikkat çekilen bir simülasyonu mudur? Topluluğun ödül sistemine ve kazandığı ödülün ürettiği değer kriterlerine verdiği bir tepki midir? Eionometry, bizzat seyircisinde yarattığı düş kırıklığı değilse, seyircinin bu düş kırıklığı nedendir?!

No comments yet

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: