Göz Yaşların Sel Olsun: Dünya İçimizden Biri Olsaydı?

Ekin Tokel
iDANS 6. sürümünü 2 Ekim 2012’de Viyana’da yaşayan oyuncu Anna Mendelssohn’un, dansı devinen bedenlerle sınırlayan seyircilerin beklentilerini geri çeviren, Göz Yaşların Sel Olsun adlı tek kişilik masa başı performansıyla garajistanbul’da açtı.
Uzun konferans masasının ortasında bir mikrofonun arkasından seyirciye seslenen Mendelssohn, yalnız tanıdık kişisel meseleleri değil, çeşitli kaynaklardan toparladığı küresel iklim değişikliğine dair olgusal, felsefi, kehanet ya da talimatvari metinleriyle de içimizden biri-leri olarak çıktı karşımıza. İçimizden birileri içimizde olup bitenleri ve içinde bulunduğumuz dünyayı anlatırken, seyirciyi performans ve performansçıdan ayıran hiyerarşi ve ustalık mesafeleri de kat edilmiş oluyordu bir nebze.
Ancak Göz Yaşların Sel Olsun, bu sanatsal yakınlaşmadan çok daha belirgin olarak, yaşamın fonu ve tedarikçisi konumuna indirgenen dünya ve bu indirgemeci ideolojilerin merkezinde konumlanan birey arasında bir yakınlaşma, bir paralellik yaratıyordu. Dünyanın içinde bulunduğu ekolojik krize dair alıntılardan oluşan metin, kişisel-duygusal bir krizin uçtan uca savrulan ritimler ve duygu durumlarından geçerken, konu hakkındaki söylemlerin çeşitliliği ve kafa karıştırıcılığını da ortaya koyuyordu. Ancak oyun ilerleyip, göz yaşlarını tutamayan bir kadının acısı ve kaygıları, çözülmekte olan ve ikaz çığlıkları koparan dünyaya dair söylemlerle üst üste bindikçe yeni bir birliktelik doğuyordu. Giderek, eridikçe nutku tutulan, sağnaklarıyla ağlayıp fırtınaları öfke nöbetleriyle patlayan bir dünya kendi içsel krizini paylaşır oluyordu seyirciyle. Böylece Mendelssohn, iklim değişikliğine duyarsız kalabildiğimiz dünyayı, ateşler içinde kıvranıp, yaklaşmakta olan sonunu bazen göz yaşlarına kapılarak, bazen ürkekçe kekeleyerek, bazen de öfkesini püskürerek içini döken bir insana dönüştürüyordu. Politik anlamda oyunun çelişkilere varan çok çeşitli içeriğindense; dünyayı hasta, korku ve isyan içinde, üstelik yine de umuda “gebe” bir dert ortağı gibi görebilmek, söylem kirliliğinin yarattığı yabancılaşmanın karşısında, bir gerçeklik hissi yaratıyordu iklim felaketine dair.
Gerçekten de, dünya içimizden biri olsa, yüz yüze gelsek onunla, bakabilir miydik suratına…