İmkan mı vizyon mu?
iDANS 06 çerçevesinde düzenlediğimiz TTT toplantısına Avrupa’nın muhtelif dans okullarının yöneticilerini davet ederken arzumuz burdaki birliktelikten İstanbul’daki dans bölümleri için yeni uluslararası işbirlikleri imkanlarının ortaya çıkmasıydı. MSU ve genelde çağdaş dans çevresinin bazı sıkıntı ve sorunlarının kademe kademe ortaya dökülmesini bekliyorduk, ama böyle bir şikayet psikolojisinin ilk iki-üç dakika içinde toplantıyı rehin almasını ve yabancı konukların oradaki varlığını da gereksiz kılacak şekilde yeni fikirler, yeni çözümler ve yeni işbirliği önerilerinin ele alınmasını engelleyeceğini beklemiyorduk. Bu şikayet psikolojisi aynı zamanda açık bir kendini beğenmişliğe de işaret ediyor. Toplantıdan çıkardığımız sonuç şu oldu: “Siz biliyor musunuz ne zorluklardan geçtik? Siz biliyor musunuz ne imkansızlıklar içinde çalışıyoruz. Bu imkansızlıklar olmasa ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Sizin fikrinize ihtiyacımız yok.” Neyse ki, yabancı konukların tümü buradaki durumu gayet iyi kavrayabilecek bilgi birikimi ve uluslararası tecrübeye sahip kişilerdi. Dile getirilen şikayetleri, “İstanbul’da yaşama zorluklarını”, burada olup bitene egzotik bir hayranlık vesilesi yapmadılar, eleştirel mesafelerini korudular. Örneğin Gabriel, kendi okulundaki Macar öğrencilerin parasızlıktan her seferinde memleketlerine otostopla gitmelerini, ya da Senegal Dakar’daki okula Afrika’nın uzak köşesinden gelen bir öğrencinin tren parasını ödeyebilmek için dört gündür yemek yememesini ve bu yüzden derste bayılmasını anlatırken vurguladığı, önemli olanın kendi orijinal vizyonunu oluşturmak olduğuydu…