Skip to content

Posts from the ‘Türkçe’ Category

Çağdaş Dansta Koreografik Yaklaşımlar[1]

Gurur Ertem

Avrupa’da “çağdaş dans”[2] alanında 1990lardan günümüze dek uzanan bir süreç içersinde gözlemlediğimiz koreografik araştırma ve çalışmalar, sabit parametreler ve kes(k)in tanımlarla ifade edilemiyorlarsa da, dans kuramcısı Andre Lepecki’nin de “Kavram ve Varlık” (Concept and Presence, 2004) adlı makalesinde ileri sürdüğü gibi, modern dansa dair 20. yüzyıl başlarında formüle edilen (modernist) biçimsel ve ontolojik iki temel noktaya karşı eleştirel tutumları etrafında birleştirilebilirler:

1) Hareket ve dans arasında varsayılan birebir ilişkiye dair eleştiri
2) Dansın dilsel/metinsel alana karşı özerk olduğu düşüncesine dair eleştiri

TRIO JOUBRAN

Le Trio Joubran’ı Utah’taki Sundance Enstitüsü’nde ders verdiğim sıralarda keşfettim. İsrailli genç bir besteci Filistinli bir belgesel film yönetmeniyle eşleştirilmişti. Bu filmin konusu üç ud ustasının samimi bir portesiydi. Müzik kariyerlerinin günümüz İsrail ve Batı Şeria’nın inanılmaz karmaşık sosyal ve politik ortamında nasıl geliştiğiyle ilgiliydi. Her türlü engele rağmen, bu esin dolu ve tutkulu müzisyenler ruhumuza dokunan, cesaret dolu, ışıltılı müzikleriyle kalp atışlarımızı hızlandırıyor. John Adams, Carnegie Hall Programı (01.2006 carnegiehall.com)

Read more

Beyaz fonda ‘tam tersi’, ya da yumuşakçanın estetiğine dair…

Eszter Salamon’dan ” What a body you have, honey “

Chris Mag

Eszter Salamon’un solosu ilk bakışta, geç kalmış bir minimalizmin ve yapıbozumunun avatarı gibi duruyor. Seyirci salona girdiğinde sahnede, beyaz bir fonun üzerinde beyaz bir yorganın varlığı (bunun dışında bomboş bir dekor), muflon bir kardan adam görüntüsünü andırıyor; cinsiyetten arındırılmış ve hatta yüzü bile olmayan bu kişilik, bedenin iki uçtaki jestlerinin benzerliğiyle, birinden bir diğerine geçiyor; yüzü ve tersinin belirleyici tüm diğer işaretleri dansçının bedenini sarmalayan muflon içinde kayboluyor.

Mutlak bir sessizlik fonunda ağır ağır gösterilen tüm bunlar, bilinen kavramsal engeller nedeniyle biraz yorucu olabilirdi, eğer birdenbire yeni bir boyuta dönüşmemiş olsaydı. Bu kardan adam örtünün altında yavaşça kayarak dönüyor (yüzden mi sırttan mı ne taraftan pek belli olmadan, dolayısıyla da biraz acayip bir biçimde), yerde ilerleyen örtünün altında, garip ve yavaş jestlerden sonra, kardan adamın kabuğunun parçaları azar azar yitmeye başlıyor, önce yukarısı sonra da aşağısı. Çağdaş dansta insan merkezcilik ve morfik bir yapıbozumunu devam ettirirken aynı zamanda da solisti bir yumuşakçaya dönüştürmek ne kadar da ince ayarlı ve muazzam bir fikir! Read more

Xavier Le Roy: Bir beden tasarımcısı … ya da ‘bricoleur’

Aylin Kalem

iDANS festivali’nde kaçırılmaması gereken işlerden biri hiç kuşkusuz Xavier Le Roy’nın Self-Unfinished adlı ünlü çalışması. Bu istisnai gösterinin, 2001 Mayıs’ında Paris’te Théâtre de la Ville’de izlediğim andan itibaren bedene olan duyarlılığı yüzünden, belleğimde diğer çağdaş dans gösterilerinden ayrı bir yeri oldu. Bunun başlıca nedeni, koreografın çağdaş dans alanına, geçmiş eğitimi nedeniyle yepyeni bir açılım getirmesi.

Moleküler biyoloji doktoru olan Xavier Le Roy, doktora araştırmaları sırasında, bedenle ilgili çalışmaları nedeniyle 27 yaşındayken dansla tanışıyor. 1997 yılından beri de görsel olarak sade ancak düşünsel bakımdan yüklü önermeler içeren çalışmalar ortaya koyuyor. Read more

Tarek Halaby – Bunu sırf dansçı olduğum için dans yoluyla mı söylemek zorundayım?[*]

Tarek, Yeni Dünyayı Eski Dünyayla’yla takas ettin. Bir dansçı olarak mesela, Amerika Birleşik Devletlerinde yapamaycağın şeyleri burada [Belçika] yapabiliyor musun?

Kesinlikle. Amerika’da olanaklar sınırlı. Tabii ki, P.A.R.T.S gibi koruyucu ve imkanları bol bir ortamda çalışmak gibi bir şansım oldu. Ama burada mentalite de farklı. İnsanların buradaki bakış açıları da farklı, genç sanatçılara daha fazla önem veriyorlar. Özellikle de modern dans alanında seyirci daha katılımcı. Ayrıca, New York’ta hayatta kalmaya çalışmakla meşgul oluyorsun. Suyun yüzeyinde kalmak için – o şehirdeki herkes gibi – o kadar fazla performans yapıyorsun ki… O zamanlar yazları sık sık Brüksel’e geliyordum ve burada daha rahat bir tempoyla çalışabileceğim farklı bir atmosfer hissetmiştim. Burada dansçı olarak yaşayabileceğimi ve üretebileceğimi anlamıştım ki en önemlisi de bu. Read more

Ayşe Orhon – Tekrar Edebilir Misin?

Ayşe Orhon’un iDANS Festivali kapsamında, 30 Eylül’de Garajistanbul’da sergileyeceği Tekrar Edebilir Misin‘den yola çıkarak, Gurur Ertem ile bir e-Söyleşisi…

15 Eylül 2007

Festivalde yer alan Tekrar Edebilir misin?’in çıkış noktası nedir?


Tam çıkış noktasını ben de kestiremiyorum şimdi. 1 senedir düzenli olarak stüdyoda tek başıma çalışmaya vakit ayırıyorum. Şubat’ta o çalışmaların içinden “İsimsiz” koptu, Performans Zamanı kapsamında Galata Perform’da gösterdim. “Tekrar Edebilir misin?” yine aynı çalışma sürecinde, Almanya’da kollektif bir çalışma için davet edildiğim Mousonturm’da şekillenmeye başladı. Aslında aynı konu etrafında oluşan, ve ondan kopan uydular bu işler benim için. Konu da kendi kendime çalışmak, iz bırakma-bırakmama, içerisi-dışarısı, yaratma eylemi/süreci, dil… Read more

Özlem Alkış ile Neverland Üzerine…

Özlem Alkış’ın iDANS Festivali kapsamında, 27/28 Eylül’de Garajistanbul’da sergileyeceği Neverland’den yola çıkan, Gurur Ertem ile bir e-Söyleşisi…

14 Eylül, 2007

Neverland’in çıkış noktasından kısaca bahseder misin?

2006 Ocak ayında otoportre çalışmaya başladım. Onun öncesinde farklı alanlarda “kendi”lik imgesi üstüne çalışıyordum zaten. Otoportre konusunu nasıl ele alacağımı düşünürken, kendimi güvende hissettiğim veya yabancıladığım, uzağında durduğum ya da gözardı ettiğim durumlar ve ifade biçimleri üstüne düşünmeye başladım. Bunlar iki noktada toplandı: Melankoli ve dışa vurumculuk… Farklı disiplinlerden malzemeler araştırdım. Özellikle edebiyat ve resim alanlarında…
Taureau-otoportre arayışında, bu malzemelerden ilham alarak oluştu. 9 dakikalık bir koreografi çalışması olan Taureau¹, ellere odaklanarak, ellerden başlayan hareketin zaman ve mekanı nasıl biçimlendirdiği ve jestten postüre geçiş üzerine hareket araştırması idi.
İstanbul’da sergilenen “II.Bölüm”de ise Taureau ile oluşan dili bu sefer objeler ile ilişkilendirdim. İstanbul’a taşınma, “yerleşme” kararı aldığım bir dönemde II.Bölüm, aynı zamanda geçiş dönemi ve bir eskiz çalışması olarak biçimlendi. Bu sayede de Neverland²’in oluşmasına imkan sağladı. Bu projenin nerede geçtiğini anladıktan sonra ki bu çok uzun zaman sonra oldu, kendimi ona bırakacak güveni hissettim. Bir üçüncü ve son katman olarak çocukluğumun önemli bir parçası olan müzikaller, sessiz filmler, masallar (Alice Harikalar Diyarında, Peter Pan), Borges’in Olağanüstü masalları…vb. çalışma sürecine eşlik etti.

¹Boğa burcu
²Peter Pan’ın kurmaca adası, düşler ülkesi Read more