Skip to content

Posts from the ‘Gurur Ertem’ Category

Çağdaş Dansta Koreografik Yaklaşımlar[1]

Gurur Ertem

Avrupa’da “çağdaş dans”[2] alanında 1990lardan günümüze dek uzanan bir süreç içersinde gözlemlediğimiz koreografik araştırma ve çalışmalar, sabit parametreler ve kes(k)in tanımlarla ifade edilemiyorlarsa da, dans kuramcısı Andre Lepecki’nin de “Kavram ve Varlık” (Concept and Presence, 2004) adlı makalesinde ileri sürdüğü gibi, modern dansa dair 20. yüzyıl başlarında formüle edilen (modernist) biçimsel ve ontolojik iki temel noktaya karşı eleştirel tutumları etrafında birleştirilebilirler:

1) Hareket ve dans arasında varsayılan birebir ilişkiye dair eleştiri
2) Dansın dilsel/metinsel alana karşı özerk olduğu düşüncesine dair eleştiri

Ayşe Orhon – Tekrar Edebilir Misin?

Ayşe Orhon’un iDANS Festivali kapsamında, 30 Eylül’de Garajistanbul’da sergileyeceği Tekrar Edebilir Misin‘den yola çıkarak, Gurur Ertem ile bir e-Söyleşisi…

15 Eylül 2007

Festivalde yer alan Tekrar Edebilir misin?’in çıkış noktası nedir?


Tam çıkış noktasını ben de kestiremiyorum şimdi. 1 senedir düzenli olarak stüdyoda tek başıma çalışmaya vakit ayırıyorum. Şubat’ta o çalışmaların içinden “İsimsiz” koptu, Performans Zamanı kapsamında Galata Perform’da gösterdim. “Tekrar Edebilir misin?” yine aynı çalışma sürecinde, Almanya’da kollektif bir çalışma için davet edildiğim Mousonturm’da şekillenmeye başladı. Aslında aynı konu etrafında oluşan, ve ondan kopan uydular bu işler benim için. Konu da kendi kendime çalışmak, iz bırakma-bırakmama, içerisi-dışarısı, yaratma eylemi/süreci, dil… Read more

Özlem Alkış ile Neverland Üzerine…

Özlem Alkış’ın iDANS Festivali kapsamında, 27/28 Eylül’de Garajistanbul’da sergileyeceği Neverland’den yola çıkan, Gurur Ertem ile bir e-Söyleşisi…

14 Eylül, 2007

Neverland’in çıkış noktasından kısaca bahseder misin?

2006 Ocak ayında otoportre çalışmaya başladım. Onun öncesinde farklı alanlarda “kendi”lik imgesi üstüne çalışıyordum zaten. Otoportre konusunu nasıl ele alacağımı düşünürken, kendimi güvende hissettiğim veya yabancıladığım, uzağında durduğum ya da gözardı ettiğim durumlar ve ifade biçimleri üstüne düşünmeye başladım. Bunlar iki noktada toplandı: Melankoli ve dışa vurumculuk… Farklı disiplinlerden malzemeler araştırdım. Özellikle edebiyat ve resim alanlarında…
Taureau-otoportre arayışında, bu malzemelerden ilham alarak oluştu. 9 dakikalık bir koreografi çalışması olan Taureau¹, ellere odaklanarak, ellerden başlayan hareketin zaman ve mekanı nasıl biçimlendirdiği ve jestten postüre geçiş üzerine hareket araştırması idi.
İstanbul’da sergilenen “II.Bölüm”de ise Taureau ile oluşan dili bu sefer objeler ile ilişkilendirdim. İstanbul’a taşınma, “yerleşme” kararı aldığım bir dönemde II.Bölüm, aynı zamanda geçiş dönemi ve bir eskiz çalışması olarak biçimlendi. Bu sayede de Neverland²’in oluşmasına imkan sağladı. Bu projenin nerede geçtiğini anladıktan sonra ki bu çok uzun zaman sonra oldu, kendimi ona bırakacak güveni hissettim. Bir üçüncü ve son katman olarak çocukluğumun önemli bir parçası olan müzikaller, sessiz filmler, masallar (Alice Harikalar Diyarında, Peter Pan), Borges’in Olağanüstü masalları…vb. çalışma sürecine eşlik etti.

¹Boğa burcu
²Peter Pan’ın kurmaca adası, düşler ülkesi Read more

Jérôme Bel Gibi Çağdaş Koreografları Anlamak Adına Yapısalcılık Sonrası Felsefe Üzerine Bir Ders (Ve Neden Siz Önemlisiniz)

Gurur Ertem

“Düşünüyorsunuz, öyleyse varım”.

Ivana Müller, Under My Skin

Jérôme Bel, son on yılın en beyin bulandırıcı/dolandırıcı ve en fazla taklit edilen koreograflarından biri oldu. Avrupa çağdaş dans alanında şu anda “kavramsal dans” gibi tuhaf adlandırmalar altında dolaşımda olan ve Bel’inkine benzer koreografik sorgulamarı paylaştığı iddia eden yaklaşımları kategorik olarak haz duyulması gereken eserler olarak lanse etmek istemesem de, Bel’insorgulamalarını ve dans alanında neyin neden yaptıldığına dair tutarlı bir kurnazlık ve zekâ içersinde vücuda getirdiği eserler önünde eğilmek gerektiğini itiraf ediyorum. Read more

A Lecture on Post-Structuralist Philosophy to Understand Contemporary Choreographers like Jérôme Bel (and Why You Are Important)

Gurur Ertem

You think, therefore I am
Ivana Müller, Under My Skin


Bel has been an influential choreographer for the last decade, and probably the most imitated one, as someone who in some ways, set up a “fashion”. Although I do not invite anyone to enjoy categorically his counterparts in the so called “conceptual dances” which circulate in Europe nowadays which explore similar choreographic concerns (or claim to do so), I bow down to Bel who is quite successful in making his statements concerning common-sensical ways of “doing dance” clear in a simple, craft-ful, cunning and enjoyable way – even when it implies doing absolutely nothing.

Read more

Teknik, Gelenek ve “Etnik Dans”

Gurur Ertem

I Am a Demon [Ben Bir Şeytanım], çağdaş dans seyircisi için geleneksel Khon [1] dans geleneğini dönüştürüyor ve sorgulayarak yorumluyor. Festival kapsamındaki Derviş (Ziya Azazi) ve 1-9-4-7 (Tadashi Endo) gibi diğer bazı işlerde olduğu gibi, tarihle, gelenekle ilişki kuran ve böyle bir ilişki kurmanın muhafazakâr bir tavır olması gerekmediğini gösteren, yenilikçi sanatsal ifadelerin de tarihsel önkoşullar tarafından belirlendiğini ima eden bir eser. Aynı zamanda eser izleyiciden, Khon dans tekniğini kusursuz şekilde icra edebilmenin gerektirdiği sabrı, Hollywood-stili “hızlı editing”e alışarak tükenmeye yüz tutmuş konsantrasyon kapasitemizi zorlamamızı talep ediyor. Read more

Bedenin Hafızası – Arşiv olarak beden: Shirtologie (Jérôme Bel)

Gurur Ertem

“Herkes tişört çıkarabilir. Üstelik, komik bile değil!”

Kibirli bir seyirci,

Royal Opera House Clore Stüdyosu, Londra

Jérôme Bel Shirtologie’ de kimi diğer işlerinde olduğu gibi “ad koymanın” kudreti ile her tarafa yayılmışlığı ve çeşitli sözdizimsel oyunlar üzrerinde ısrar ediyor. Dilin bedeni oluşturan diğer organik, anatomik, duyusal olan unsurlar kadar bedene nüfuz etmiş olan ve dolayısıyla maddeselliğine katkıda bulunan bir gerçeklik olduğunu öneriyor.

Shirtologie beden ve dilin birbirleriyle içiçe geçerek öznelliği nasıl oluşturduğunu gösteriyor. “Dansçı” Frédéric Seguette, bir striptizci edasıyla sessiz ve davetkâr, üç bölüme ayrılmış bu yirmibeş dakikalık solo boyunca üzerinde çeşitli logolar, sloganlar ve reklamlar bulunan kat kat tişörtü lahana soyar gibi bir bir çıkarıyor. Toplumsal hafıza ile kişisel tarihçenin kesişim noktasının “vücut bulduğu” bu soloda, dansçının bedeni çok katmanlı bir “yazıtlar yüzeyinin” mürsel mecazı olarak ortaya çıkıyor. Foucault’nun bedeni “olguların [kazınarak] yazıldığı (dil tarafından izi sürülen ve fikirlerle kovalanılan bir yüzey, ayrışık (özsel bir bütünlük illüzyonunu benimseyen) bir benliğin zemini ve daimi bir çözünme içersinde bulunan bir hacim olarak tasvirini hatırlatıyor.[1] Read more